Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, emeklilik sisteminde adalet tartışmalarını yeniden gündeme taşıyan dikkat çekici bir açıklamada bulundu. Emekli maaşlarının belirlenmesinde prim günü farklarının göz ardı edilmemesi gerektiğini vurgulayan Şimşek, prim esaslı yeni bir sistemin hazırlık aşamasında olduğunu belirtti. Açıklamalar, Türkiye Gazetesi'nin AKP'nin Kızılcahamam’daki istişare kampından aktardığı haberde yer aldı.
Aynı Maaş, Farklı Emek: “Bu Adil Değil”
Şimşek’in ifadesine göre, uzun yıllar prim ödeyen bir çalışan ile düşük prim günüyle emekli olan kişilerin aynı maaşı alması, sistemin en büyük adaletsizliklerinden biri. “3 bin prim günü olanla 9 bin günü olanın aynı maaşı alması doğru değil” diyen Şimşek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın da bu konuda teknik bir dönüşüm için hazırlık yürüttüğünü belirtti.
Yeni sistemin, emekli maaşlarının bireysel prim birikimi, toplam ödeme süresi ve çalışma yılı gibi objektif kriterlere göre şekillendirilmesini hedeflediği tahmin ediliyor.
Emeklilik Sisteminde “Prim Adaleti” Gündemde
Çalışma hayatındaki milyonlarca kişi için kritik öneme sahip olan bu dönüşüm, maaş adaletine ilişkin uzun süredir dile getirilen talepleri karşılamayı amaçlıyor. Yetkililer, sistemin sadece yeni emeklileri değil, hali hazırda emekli olmuş bazı grupları da kapsayacak şekilde kurgulanabileceğini ifade ediyor. Ancak detaylı düzenlemenin ne zaman ve nasıl hayata geçirileceği henüz netlik kazanmış değil.
Konutta Yeni Model: 50 Yıla Varan Vade Gündemde
Bakan Şimşek’in gündeminde yalnızca emeklilik sistemi yoktu. Konut piyasasına dair değerlendirmelerde de bulunan Şimşek, özellikle dar gelirli vatandaşların konut erişimini kolaylaştırmak amacıyla yeni bir finansman modeli üzerinde durduklarını açıkladı. Mevcut arz yetersizliğinin fiyatları yukarı çektiğini belirten Şimşek, “Yüzde 15’lik dar gelirli kesimin konut sahibi olabilmesi için gerekirse 30, 40 hatta 50 yıllık vadelerle ödeme planları geliştirilmeli” dedi.
Bu öneri, uzun vadeli konut finansmanına dayalı yeni bir sistemin sinyali olarak yorumlanırken, kamu bankaları ve TOKİ’nin bu modelde kritik rol üstlenebileceği değerlendiriliyor.
